Quantcast
Channel: Forum Gazetesi» Hayrettin Turan
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11

Arap halkı isyanda

$
0
0

Geçtiğimiz bir ay boyunca bütün dünya, Arap dünyasında yaşanan ‘Yasemin’ isyanlarını takip etti. Bu ülkeler arasında en çok gittiğim Tunus, şimdiye kadar en istikrarlı ülke olarak göze çarpıyordu.

Ne var ki ülkedeki bu sükûnetin ardında neler olduğunu kimse bilmek istemiyordu. Ancak insan hakları örgütleri ülkedeki siyasi tutukluların sayısının artmasını, baskıları, medyanın susturulmuş olduğunu sık sık gündeme getiriyordu. Ülkenin aydınlarına da gözdağı verilmiş, kimileri Fransa’ya kaçmış ve ancak orada görüşlerini yayma fırsatı bulmuşlardı.

Tatilciler ülkesi olarak Tunus; dışa karşı demokratik bir çehre takınan, ama içinde parçalanmış ve baskıcı, totaliter yapılanmaları barındıran ülkeler arasında gösteriliyordu. Kuzu postuna bürünmüş kurt misali Tunus’taki yönetim, ülkenin ağır sosyal ve ekonomik problemlerini ya küçümsedi, ya da uzun süre görmezden geldi. Sonunda gerçekleşen şiddet dalgası, işte bu sahte yüzün maskesini alaşağı etti.

Sadece Mısır’da değil, Yemen, Ürdün ve Cezayir’de de Tunus örneği halkı sokağa döktü. Bölgedeki liderler halkları önünde “dokunulmaz” olduklarını düşünüyordu. Bu sebeple Tunus Devlet Başkanı Bin Ali’nin devrilmesi, Arap dünyasında bir dönüm noktası oldu. Halkın öfkesinin, beton gibi kök salmış rejimleri bile sallayabileceği ortaya çıktı.

Bin Ali; iktidarını garantide görüyordu, ailesi, ülke ekonomisinin kanını emiyordu. Benzer olumsuz değerlendirmeleri bölgedeki diğer devlet başkanları da yapıyordu. Kendileri yolsuzluk yapmasa bile, aile çevreleri ya da bakanları yapıyordu. Bin Ali’nin ve Mübarek’in devrilmesi, bölgedeki diğer otokratlar için ciddi bir uyarı! Artık reformlara gitmeleri şart. Birçok Arap ülkesinin başkentlerinde alarm zilleri çalıyor. Giderek yaşlanan ama makamlarını bırakmayan veya yerlerine geçecek isimleri belirlemeyi başaramayan rejimler, şimdi sarsılıyor. Libya’da Kaddafi 1969, Suriye’de Esad ailesi 1970, Yemen’de Salih 1978′den beri iktidarda. Bu liderlerin hepsi farklı ölçülerde bir miktar çoğulculuğa izin verdi ama özgürlükleri tanımadı. Çünkü elitler; toplumu küçük görüyor, halkın özgür seçimlerde yanlış karar vereceğini düşünüyor.

Bu ülkeler küreselleşmenin gücünü hesaba katmadılar. Küreselleşme, ordunun itibarını ve gücünü azalttı. Küçük bir kesimin, çoğunluğun sırtından hayasızca zenginleşmesi; twitter, facebook gibi yaygın internet paylaşımının hakim olduğu bugünün dünyasında artık saklı kalmıyor. Halk, internet ortamında bilgileri hızlıca payşıyor, birbirleriyle kolayca organize olabiliyor artık…

Artık diktatörlükten yorulmuş halk, özgürlük ve daha iyi bir hayat istiyor. Dikkat edilirse gösterilerde özellikle gençler ve belli bir inancın veya grubun güdümünde olmayan kişiler yer alıyor. Görünen o ki bu gençler; küreselleşen dünyanın özgürlükçü akımlarından etkilenmişler, daha çok demokrasi, daha fazla hürriyet istiyorlar. Çoğunlukla da işsiz oldukları için iktisadi hayatta kendilerine yer bulmak istiyorlar.

Bu noktada başta Arap dünyası ve Orta Doğu başta olmak üzere, son 8 yılda bütün dünyada etkinliğini hızla artıran Türkiye’ye dönüp bakmak lazım…

Türkiye’de de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 8 yıldır tek başına iktidar… Yapılan anketler de gösteriyor ki; önümüzdeki seçimlerde de büyük ihtimalle AK Parti ipi göğüsleyecek ve Başbakan Erdoğan’ın 12 sene boyunca Türkiye’yi yönetmesi söz konusu olacak…Aradaki farkı Arap dünyası liderlerinin iyi görmesi lazım… Bir tarafta diktatörlükle, baskıyla 10 yılları aşan hükümetler söz konusu. Diğer tarafta ise ülkesini ve milletini her anlamda kalkındıran, halkın güvenini kazanmış 10 yıllık bir iktidar…

Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 80 yılda yapılmamış hizmetleri 8 seneye sığdırdı. Bugün Türkiye’nin üniversitesiz şehri kalmadı. Edirne’den Ağrı’ya, Hakkari’ye, her yere uçakla, duble karayollarıyla ulaşmak mümkün hale geldi.

Yüzbinlerce konut yapılarak her kesimden insanın ev sahibi olması sağlandı. Türkiye’de yardıma muhtaç insanlar, sosyal devletin şefkatiyle yalnız bırakılmadı. Yakacak, gıda yardımları, okuyan öğrencilere harçlık ve barınma imkânları, Anadolu’nun dört bir yanında vatandaşın hep yanında oldu. Kimse ırkından, inancından dolayı dışlanmadı. Herkese aynı mesafede yaklaşıdı. Bütün bunlar Osmanlı Devleti’nin sosyal devlet anlayışının bir yansıması gibiydi…

Müslüman bir ülke olan Türkiye, “halka hizmet, sosyal devlet, demokrasi ve özgürlükler, ekonomik kalkınma” prensibinden taviz vermedi ve bütün bunları başarıyla yürüttü. Üstelik bunları, modern dünyanın değerleriyle harmanlamayı da başardı.

Arap halkı isyanda

İşte Müslüman Arap ülkeleri de bunu başarmalı. Oradaki liderler diktatörlükle değil, halkı kendilerine “aşık” ederek 10 yıllarca iktidarda kalma yoluna gitmeli.

Arap liderler, Başbakan Erdoğan’ın “Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik” sözünü iyi anlamalı…

The post Arap halkı isyanda appeared first on Forum Gazetesi.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 11

Latest Images

Trending Articles





Latest Images